Tarihte terör, korku, dehşet ve suikasttan bahsedildiğinde akla gelen ilk isim Hasan Sabbah ve cennet fedaileridir... Mekânsa elbette ki şimdilik yeryüzünde var olmayan Alamut Kalesi... Hasan Sabbah''ın liderliğinde tam 33 sene devam eden, ancak aradan geçen yüzyıllara rağmen dünyada milyonlarca insanın zihninde aynı korku atmosferini yayacağı endişesi yaşatan Haşhaşiler''in sırrı neydi?Hasan Sabbah ve müritleri ,hoşnutsuz yığınların içindeki belli belirsiz arzuları,başıbozuk inanışları ve dizginsiz öfkeyi

Olympos Dağı'nın yüksekliğinden, görkeminden görünüşünden dolayı Greekler ( Antik Yunanlılar) tanrılarının burada yaşadıklarına inanırlardı. Teselya da ki olympos dağı, diğer adıyla tanrıların evi, bütün mitolojilerin zirvesidir. Bu sebeple yunan mitolojisi, tanrıların mitolojisidir. aynı zamanda yunan mitolojisi dünya mitolojileri için de en derin, en zengin ve en şöhretli olanıdır. yunan mitolojisi, kökeni ve içeriği, büyük farklılıklar gösteren bir kültürel zenginliği temsil eder. Bu özelliği nedeni ile

Dünya edebiyatının ölümsüz isimlerinden stefan zweig bu eserinde kadın ruhunu, psikolojik çözümlemeleriyle gözler önüne seriyor. Evli ve düzenli bir hayata sahip genç bir kadının yaşadığı tutkulu bir aşkla, hayatının en unutulmaz 24 saatini geçirmesi üzerine şekillenen bu hikayede, toplumsal normlar içindeki ruh sıkıştırmalarını etkileyici bir şekilde bizlere aktarıyor.''Bir kadının, hayatının bazı anlarında istemeden ve farkında olmadan bazı gizli güçlerin esiri olabileceği gerçeğini reddetmesinin altında

George Orwell'in dünya edebiyatının başyatlarından sayılan kitabı Bin Dokuz Yüz Seksen Dört, yazarın geleceğe yönelik bir kabus senaryosudur. Düşünmenin ve bireyselliğin yok edildiği, zihnin kontrol altına alındığı, insanların makineleşmiş gruplara dönüştüğü bir dünya düzeni, romanda ileri bir hayal gücü ile, en ince detaylara kadar kurgulanmıştır. Dünyanın geçmiş ve günümüz sahnesinde oynanan oyunlarını düşündüğümüzde, ütopik olduğu kadar gerçekçi bir romandır.Orwell'in kitap için düşündüğü ilk isimle, “Av

George Orwell, ülkemizde daha çok Bin Dokuz Yüz Seksen Dört adlı kitabıyla bilinir. Hayvan Çiftliği, çağdaş klasikler içerisine girmiş bir diğer ünlü eseridir.'Reel sosyalizm'in eleştirisi olan bu roman, yergi türünün dünya edebiyatındaki başyapıtlarındandır.Çiftlik hayvanları, insanların zulmünden bitap düşerek ayaklanmaya karar verirler ve sahiplerini çitlikten kovaladıktan sonra tüm hayvanlar eşit haklara sahip ilkesiyle yeni bir düzen başlatırlar. Fakat çok geçmeden domuzlar yeni bir sinif ortaya çıkarı

Genç bir kadınla adam şans eseri tanışır ve çabucak birbirlerine deliler gibi aşık olurlar. Ancak büyük bir sorun vardır ki bu da ezeldenn beri birbirine düşman olan ailelerden gelmeleridir.bu iki genç birlikte olabilmek için herşeylerini riske atmaya hazır olmalıdır. Kan davalarıyla ve çete savaşlarıyla binbir parçaya bölünmüş bir şehirde geçen Romeo ve Juliet, komediyle trajedinin olduğu gibi tutku ve nefretin de baş döndürücü bir karışımı niteliğini taşımaktadır. Shakespare’in zamanınn en popüler oyunlar

''O gelmez artık''''Nereden biliyorsun?''''Gidişinden belliydi''Ne de olsa insan yavaş yavaş alışıyordu...İçindeki bütün yıkıntılara, bütün kederlere rağmen başını eğmek istemiyordu.Türk edebiyatının romantik kahramanı Kuyucaklı Yusuf'un yaşadığı bu trajik hikaye bütün ayrıntılarıyla kalbinizde bir yer edecek.

'' Kimi tutkular rehberimiz olur yaşam boyunca. Kollarıyla bizi sarar. Sorgulamadan peşlerinden gideriz ve hiç pişman olmayacağımızı biliriz.'' ''Bitmiyor, sadece bazen belki güneşli bir günde veya kalabalık bir gecede geçtiğini sanıyorsun ama geçmiyor esasında. Alışıyorsun zamanla. Asla bitmiyor...''Bazı duyguların tarifi yoktu ve tutkunun resmini tasvirleriyle aşkı en iyi anlatan yazar Sabahattin Ali böylesine güzel çizebilirdi.

''.. Kendimi kendim bile tanımıyorum...''Belki de yeni bir başlangıç yapmanın vaktidir.Yeni bir başlangıç için her şeyi yıkmanın vakti.Kapana kısılmışken ayağa kalkmaya çalışmanın tam vakti.Türk edebiyatının usta kalemi Sabahattin Ali bu eşsiz romanında aciz ve çaresiz insanların içindeki şeytana keskin bir bakış sunuyor.

Oscar Wilde'ın “Okuyan herkes baş karakterde kendi günahını görecek,” dediği tek romanı Dorian Gray'in Portresi edebiyatın kuşkusuz en büyük klasik eserlerinden biri... Fakat Dorian Gray'in Portresi'ni bu kadar büyük ve zamansız kılan, ahlaka, yargılara, güzelliğe, sanata, gençliğe, toplumsal normlara ve korkularımıza dair söyledikleri... Ressam Basil Hallward'ın güzelliğiyle büyüleyen genç Dorian Gray'in portresini yapması ve bu portrenin genç adamın hayatını ele geçirişini anlatan “zamansız” bir başyapıt.

İçgüdülerin koruyucu olduklarını öğrendik, bize kendi kendini yıkmayı anlatmak için bu kavram nereden yardım görecektir? Koruyucu içgüdü hangi eski duruma geri dönmek istemektir? Yanıt basittir ve bize geniş ufuklar açmaktadır. Yaşamın düşülemeyecek ölçüde uzak bir geçmişte, düşünemeyeceğimiz bir biçimde, cansız bir varlıktan doğduğu gerçekse, o zaman bizim hipotezimize göre amacı bir kez daha yaşamı yok ederek nesneleri inorganik duruma dönüştürmek olan bir içgüdünün de bulunması zorunludur. Bu içgüdüde, h

1887 'de Yeniyıl Günlükleri çıktığından beri Arthur Conan Doyle'un Sherlock holmes'i yaratılan en güzel kurgusal karakterlerden biridir. Çözülmesi imkansız gibi görünen olayları sonuca kavuşturan ve suçluları adalete teslim eden dedektifimiz Sırlar Okulu adlı eserinde yepyeni bir serüvene atılıyor. Sherlock Holmes'un keskin gözlem ve kıvrak zekasıyla tüm zamanların en iyi dedektifi ünvanını nasıl kazandığını okudukça anlayacak ve hayranı olacaksınız.

İtalya'da bir mahalle okulunda 3. sınıfa yeni başlayan Enrico yeni öğretmeniyle tanışınca ilk başta hoşlanmaz. Eski öğretmenin o güler yüzünü hatırladıkça üzülür ve fakat daha sonra yeni öğretmeninden hoşlanmaya başlar. Birgün Robetti adında bir çocuk okula giderken bir çocuğun atlı tramway yoluna düştüğünü görür. Çocuğu kurtarırken kendi ayağı atlı tramwayın altında kalır. Bunu gören Enrico üzülür. Başka bir gün Enrico'nun sınıfına Calabriali bir öğrenci gelir. Öğretmen sınıfla kaynaşmasını sağlar. Uzaktan

1802 yılında, Fransa tarihinin en çalkantılı günlerinde, dünyaya geldi büyük Fransız şair ve yazarı Victor Hugo ''Sefiller''i 19.yüzyılın en tanınmış ve sevilmiş klasik yapıtlarının başında gelir. ''Sefiller''i 1851'de fransa topraklarını terk ederek yirmi yıllık gönüllü bir sürgünü geçireceği Channel adalarında yazmıştır. Duyarlı ve haksızlıklara her durumda karşı çıkan bir yazardır. Barış, özgürlük ve toplumsal adaletin gerçekleşeceğine olan inancıyla, insanlığa güven aşılayan Hugo tüm değerleri dünya ede